top of page
Post: Blog2_Post

Bir Fotoğrafın Eleştirel Yorumu:Sorumluluklar ve Zaman

Sizlere geçtiğimiz günlerde keşfettiğim Nabuyuki Taguchi isimli bir fotoğrafçının A Moment in Time fotoğrafından bahsetmek istiyorum. Şu konuda sizleri uyarmam gerekir ki; bende biraz karamsar duygular uyandıran bu fotoğrafın eleştirisini okuduktan sonra, kendinizi ve yaşamınızı kısa bir sorgulama sürecine girebilirsiniz. Bu yüzden bu yazının sonunda şunu demek istediğimi aklınızdan çıkarmayın:


"Zaman hızlıca akıp gidiyor, ne yapmak istiyorsanız hemen şimdi yapın! Yarın bunun için geç olabilir."



Fotoğrafta; geçip giden zamanda, insanların bir koşuşturmaca halinde oluşu ve akan zamana dikkat etmemeleri anlatılmaktadır. Fotoğrafta yer alan saatler, zamanın bir temsilidir. İnsanlar, zamanın farkında değillerdir. Geçip giden şu anın varlığını hissetmeden, yollarına devam etmektedirler.

Fotoğrafta bir meydan kadraja alınmıştır. Meydanın ortasındaki altı tane saat ilk bakışta dikkati çekmektedir. Bir koşuşturmanın içindeki insanlar bulanıklaştırılarak, hızlı yaşama dikkat çekilmiştir. Meydanın sol tarafında insanların birbirleriyle sohbet edebilecekleri bir mekan vardır. Buradaki insanların isteyerek bir araya toplanmadıkları, yaşamın bir zorunluluğundan kaynaklandığını düşünüyorum. Oradaki insanların aslında başka yerlerde olmak istediğini ancak sorumluluklarından kaçamadıklarını ve zamanlarından birer birer saniyelerin akıp gittiğini görüyorum. Meydanın tam ortasında, saate bakan bir adam bulunmaktadır. Belki sadece birisini beklerken saate bakıyordur; belki de geçen zamanın farkındadır ve bu zamanı boşa harcamak istemiyordur. Bana göre; bu adam sorumlulukları ve o an yaptığında mutlu olacağı şeyler arasında sıkışıp kalmış birisini temsil etmektedir. Aslında günümüzdeki hepimiz gibi.

Fotoğrafçı, bizleri saatlerin hemen karşısına almıştır ve çerçevelemeyi buna odaklanarak yapmıştır. Aynı zamanda tekrar eden saatler ile bize geçen zamanı hatırlatmak istemiştir. Fotoğrafın ilk odak noktası olan saatlerden sonra; saate bakmakta olan adam dikkat çekmektedir. Bu adam ile akan zamana karşın; şu anda ne yapmak istiyorsak, şimdiyi öyle yaşamamız gerektiğini anlatmak istemiştir. Anlamsız koşuşturmacaların, boş vermişliklerin arasından sıyrılarak, asıl şimdi ne istediğimize odaklanmamız gerektiğini gösterir. Ancak adamın duruşu sorumluluklarından kaçamayacağını ve zamanda arada kalmışlığı simgeler.

Aslında diğer insanlarda aynı düşünceyi simgelemekteler; sadece akıp giden zamanı fark etmemektedirler. Fotoğrafçı bunu koşuşturma halinde olan insanları bulanıklaştırarak anlatmaktadır. Bu tekrar eden bulanık görüntüler; hızlı ve koşuşturmalı bir yaşamın yanı sıra; akıp giden zamanı da göstermektedir. Bir nevi akıp giden zamanda; isteksizce koşuşturan insanların göstergesidir. Fotoğrafın bu ön planında, durmaksızın ilerleyen zamanı ve bununla birlikte sorumlulukları ile yapmak istedikleri arasında sıkışıp kalan insanların bir simgesini görüyoruz. Bunun yanı sıra; fotoğrafçı bu kısımları özellikle daha beyaz tonlar da kullanarak asıl dikkatimizi çekmek istemiştir.


Fotoğrafın orta planına baktığımızda ise; daha karanlık tonlar hakimdir ve bir mekanda oturarak, sohbet eden insanların görüntüsü göze çarpıyor. Yüzlerinde gülümseyen bir ifade olmasına karşın; duruşlarında tam aksi görülüyor. Zorunluluktan orada olduklarını gördüğümüz duruşlarına, iki saat daha eşlik ediyor. Bu orta plan; bizlere yine zamanın ilerleyişini ve bu değerli vakitlerini sadece zorunlu oldukları için orada harcayan insanları anlatıyor. Belki de o anda başka bir yerde olmak isteyen bu insanlar, şu andan biraz daha kaybediyorlar. Fotoğrafın arka planında ise; yine karanlık tonlar hakim ve büyük bir kalabalık dikkat çekiyor. Belki bir gösteri için toplanılmış ya da bir şeyin tanıtımı yapılmakta. Birkaç kişi merakla oraya bakarken; diğerleri koşuşturmacalarına devam etmekte. Buradaki insanları net olarak göremiyoruz; ancak toplanılan yere ilgilerinin bir süre sonra biteceğini

tahmin ediyorum. Böylece kendilerinden biraz daha ödün vererek; sorumluluklarına geri dönecekler. Bu insanlar; bana göre boş veren insanların sembolü. Geçen zamanı umursamadan, sadece yaşamanın derdindeler. Belki de böylesi çok daha kolaydır; ancak anlamsızca geçen bir hayatta mutsuzluğun ve bir şeylerin eksikliğini üzerlerinden atamazlar.

Fotoğrafta müthiş bir karamsarlık ve mutsuzluk hissediyorum. Bunun öncelikli nedeni tekrar eden insanlar, saatler ve bulanıklaştırılan siluetler. Bu görüntüler insanı boğarak, şu ana karşı karamsar düşüncelere neden oluyor. Bunun yanı sıra; fotoğrafın siyah ve beyaz oluşu mutsuzluk hissini destekliyor. Fotoğrafçının çekimini ve sunumunu başarılı bulmamın yanı sıra; ben olsaydım meydandaki daha kalabalık bir saati bekleyerek, daha karanlık ve iç karartıcı bir görüntü sunardım.

Fotoğraf bizlere geçip giden şu anın küçük bir görüntüsünü sunuyor. Alışık olduğumuz bir insan kalabalığının görüntüsü, bizlere yüklenen sorumlulukların ağırlığını hissettiriyor. Bu sorumlulukların karşısında o an asıl yaşamak istediklerimiz ezilerek kayboluyor. Bizlerse o ana bir daha geri dönemiyoruz ve içimizdeki mutsuzlukların, pişmanlıkların birbirine karışımıyla, tıpkı fotoğraftaki bulanıklaşan insan siluetleri gibi yolumuza devam ediyoruz. Bu fotoğraf temel olarak bende şu düşünceyi uyandırıyor: “Yaşamımızı devam ettirmek için kendimize sorumluluklar yüklüyor (istemediğimiz işlerde çalışıyor, istemediğimiz insanlarla konuşuyor, istemediğimiz bir koşuşturmacanın içinde sürükleniyor...) ve bunu yaparken en

değerli şeyimizden feragat ediyoruz. Zaman!”

Kommentare


Subscribe Form

Thanks for submitting!

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • YouTube

©2019, soul&dust tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page